6 Şubat 2012 Pazartesi

Ceyda Sümer
Modern Takas
2012
Gerçekliği para üzerine kurulmuş yaşam koşulları içerisinde kemik piyasa mantığı sonucunda;dışında kalanlar ve işini allaha bırakanlar arasındaki çarpık ilişkiyi ,henüz koşulandırılmamış algılardaki beyaz kağıt üzerinden verir..

modern takas




Kanatlandırır..



Ceyda Sümer

Kanatlandırır…
2012

Beyaz kâğıt, toplumsal algıyla tanışmadan önce, bireyler için yalnızca ifade etme aracıdır.
Bu çalışmada kâğıdın uçak hali verildikten sonra toplumsal algı ile yeniden şekillenen kâğıdın paraya dönüşmüş hali kompoze edilmiştir. İronik bir şekilde saf bilinçte uçağı temsil eden beyaz kağıt, basit işlemler sonucu paraya dönüşmüştür. Ve hayalleri temsil eden uçak, artık paradan bağımsız uçamamaktadır.

10 Haziran 2011 Cuma

Esra Ersen, 1998 den beri ürettiği heykel, yerleştirme, video ve performans işlerinde kendine özgü bir görsel dil geliştirerek kültürel farklılık kavramının dönüştürülmesi üzerine yoğunlaşmıştır. Ersen çalışmalarını, farklı kültürlerdeki bireylerin birey ve toplum ilişkisi üzerinde yaparak bireylerin kimliklerinin nasıl oluştuğunu araştırmıştır. Toplum tarafından dışlanan kesimlerin üzerinde durdu.
Esra Ersen ‘’özgürlük’’ ve ‘’özgürleşme’’ olguları çerçevesindeki kavramlar ile ilgilenmiştir.

Türküm, Doğruyum, Çalışkanım…
2005, 21 Okul Önlüğü, tek kanallı video projeksiyonu, 45 dakika, renkli, sesli
Vehbi Koç Koleksiyonu, Yerleştirme Görüntüsü
Esra Ersen, 1998 yılında Almanya’nın Münster kenti yakınlarındaki Velen kasabasında ve daha sonra Avusturya’nın Linz kentinde okuyan Alman çocuklarına, tıpkı yaşıtları olan Türk çocukları gibi okulda iki hafta boyunca siyah önlük ve beyaz yakadan oluşan bir üniforma giymelerini önerdiğinde, aslında iki toplumdaki bireyleşme süreçleri arasındaki farklılıkların altını çiziyordu.Alman ilkokul çocukları Türk akranlarından daha iri oldukları için standart okul önlükleri yerine özel olarak yapılmış önlüklerin kullanıldığı bu projede, katılımcı çocuklardan her gün bu önlüklerin içinde neler hissettiklerine dair günlük tutmalrını istenmişti. Sanatçı tarafından çekilen video çcoukların nasıl davrandıklarını belgelerken, katılımcıların yazdıkları cümleler ‘kültürlerarası diyaloğun’ nasıl algılandığını gündeme getiriyordu. Ersen daha sonra çocukların yazdığı cümleleri giydikleri önlüklerin üzerine aktarıp sergilendiğinde, izleyicilere sadece Türk ve Alman eğitim sistemleri arasındaki farkları değil, iki farklı ulusun bireyleriş oluştururken hangi pedogojik yaklaşımları benimsediğini de göstermiş oluyordu.

Diyaloglar- Şeylerin Düzenine Ait Yitirilmiş Düşünce adlı 1996 yılında Beral madra küratörlüğünde gerçkeleşen sergiye Esra Ersen de yer almıştır.





Esra Ersen “Gayri Meşru”, yerleştirme, cam kutular, göbek bağları, 1996.

Çalışmalarında genellikle, ulusal, kültürel ve çevresel sınırlarla gelişen farklılıkları ve bunların biraradalığını sorgulayan Esra Ersen‟in “Gayri Meşru” adlı çalışması, cam kutular içinde göbek bağlarından oluşmaktadır. Ersen, insanın kökeninin o henüz doğmadan hakim olamadığı bir belleği ona hazırladığını ve geriye doğru uzanan göbek bağının bu belleğin taşıyıcısı olduğunu belirtmiştir. Onun düğümlenmesinin kendi zamanına ait olmayanla bağını koparmasına gönderme yapmakta olduğunu dile getirmiştir. Sanatçı bu çalışmada aidiyet ve özgürlük, bellek ve iletişim gibi kavramları irdelemiştir.

Veritas Omnia Vincit (Hakikat Her şeyin Üstesinden Gelir)- Bir Labirent Sergisi 200 yılında gerçekleşmiştir. Sivil toplum kuruluşları ve sanatçıların insan hakları kavramını tanıtmak ve yaygınlaştırmak amacıyla İstanbul‟da düzenledikleri “İnsan Hakları 2000” etkinliği çerçevesinde Beral Madra küratörlüğünde gerçekleştirilmiştir.

Bütün Gün Her Gün 1
Sergi Mekanı ve Tarihi: Westdeutsche Landesbank, İstanbul; Şubat- Ağustos 2001.
Sanatçılar: Özgül Arslan, Inken Boje, Tatjana Doll, Esra Ersen, Martina Kissenbeck, Saskia Niehaus, Mürüvvet Türkyılmaz, Jost Wischewski.

“Bütün Gün Her Gün I” sergisine katılan Esra Ersen, çalıĢmalarında, kimlik ve kimliğin farklı çevrelerdeki değiĢimi, göç, dil gibi konulara eğilmektedir. Ersen bu sergide, akşam yemeklerini gösteren fotoğraflarıyla günlük yaĢam içindeki ortak bir zamanı göstererek tüketim toplumunun oluĢturduğu yapay birlikteliklerdeki içtenliği, refahı, bolluğu sorgulamıştır.

Bütün Gün Her Gün 1 Sergisinden genel görünüm - Esra Ersen “Afiyet Olsun!” çalışması

Galata Perform


2003 yılında Yeşim Özsoy Gülan tarafından kurulmuştur. 2004 yılından beri aylık düzenli program çıkaran mekan, tiyatro, performans, serminer , söyleşi, atölye çalışmaları gibi çeşitli etkinliklerin düzenlendiği Galata Perform, genç sanatçılara da çeşitli açılımlar sağlıyor.
Son zamanlarda tanık olduğumuz önemli projeleri arasında 6. Görünürlük Projesi yer alıyor.Bu proje Galata Kulesi ve civarında yaşayan,çalışan ya da mekan açan sanatçıların bu bölgeyle ve kendi aralarında iletişimini ve görünürlüğünü perçinlemek amacıyla oluşturulan bir proje.

2007 senesinden beri proje odaklı çalışılmakla beraber devam eden projeler arasında "Yeni Metin Yeni Tiyatro", "Performans Zamanı", "Görünürlük Projesi" ve "Yeni Ceno Müzikarma" yer almaktadır. Tiyatro grubunun ve mekânın başarılı projesi Yeni Metin Yeni Tiyatro'nun gelişmesiyle birlikte mekânda daha çok yeni yazar, yeni yönetmen ve yeni sanata açık bir atmosfer yaratmaya odaklanılmıştır. Bağımsız mekân pek çok yeni sanatçıyı ağırlamakla birlikte, giriş fiyatlarını pek yüksek tutmaktadır.

Seyirci alanı da dahil olmak üzere 4 metre genişliğinde ve yüksekliğinde 10 metre uzunluğunda bir sahnesi vardır.Projeler bu sahnede gerçekleştiriliyor.Sahnenin profesyonel standartlara uygun ses ve ışık sistemi var.Video için ise projeksiyon makinesi ve 175 – 200 cm ebatlarında store perde mevcut.

9 Haziran 2011 Perşembe

Bir Küratör Kimliği: Fulya Erdemci

Uluslararası İstanbul Bienali’nin 1994 - 2000 tarihleri arasında küratörlüğünü yapan Fulya Erdemci, günümüz Türkiye’sinin en saygın küratörlerinden biri olarak anılıyor. “Between the Waterfronts” (Rotterdam 2002), Uluslararası Sao Paulo Bienali’nde yer alan “İstanbul” sergisi (Sao Paulo 2002), “Where ? Here ?” (Saitama 2003) gibi uluslararası sergiler ve “İstanbul Yaya Sergileri 1: Nişantaşı” (2002), “Organize İhtilaf” (2003), “İstanbul Modern’e Doğru" (2003-2004) gibi sergilere imza atan Erdemci, aynı zamanda, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır.
Temmuz 2008’den beri Amsterdam’da yerleşik SKOR (Stichting Kunst en Openbare Ruimte) Sanat ve Kamusal Alan Vakfı’nın yöneticiliğini üstlenen Fulya Erdemci, bir çok uluslararası sergi ve Bienal’e imza attı. 1990-1993 tarihleri arasında New York, Columbia Üniversitesi’nde yaptığı sanat tarihi ve kuramı üzerine yüksek lisansın ardından Türkiye’ye dönen Erdemci, Bilkent Üniversitesi’nde yarı-zamanlı öğretim üyesi ve 1994-2000 yılları arasında Uluslararası İstanbul Bienali Direktörü olarak görev aldı. 2003-2004 arası Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi’nde Proje4L direktörü ve 2004-2005 yıllarında İstanbul Modern’de Süreli Sergi Küratörü olan Fulya Erdemci Türkiye’de yayalar için kamusal alanda bir ilk olan “İstanbul Yaya Sergileri”ni 2002’de başlattı. Yaya Sergilerinin ikincisini 2005 yılında Arzu Yayıntaş’ın yardımcı küratörlüğüyle ve ortak kürator olarak Emre Baykal’la beraber gerçekleştiren Erdemci 2002’de 25. São Paulo Bienal’i “Citades/Cities/Şehirler”in ortak küratörü ve 2007’de 2. Moskova Çağdaş Sanat Bienali’nin küratörlerinden biri oldu. 2008, Christchurch, Yeni Zelanda, 5. Scape Kamusal Alanda Sanat Bienali “Wandering Lines: Towards A New Culture of Space” (Avare Çizgiler: Yeni bir Mekan Kültürüne Doğru)’in küratörlüğünü Danae Mossman’la beraber yürüttü.
Küratörlüğünü yaptığı sergilerden biri olan “Rıhtımlar Arasında”’da 'Ziyaretçi' teması bir yandan 'Rıhtımlar Arasında' ile bir bağlantı oluşturacak şekilde tasarlanırken, diğer yandan bağlamını farklı kanallara açarak, çağdaş sanat söylemi içinde sanatçı ve yapıtının sürekli zemin değiştirmeye açık konumunu, sanatçının farklı disiplinler arasında dolaşma arzu ve yetisini yeniden belgeliyor. Sergi, aynı zamanda bireye giderek daha da yabancılaşan bir dünya düzeni içinde ziyaretçi olma hali, kendi isteğiyle ya da isteği dışında 'arada' kalan ya da geçiş durumları içinde sıkışan birey, dışarıda kalma ve yabancı olma stratejileri üzerinde yoğunlaşıyor. Bununla birlikte, sergide yer alan projelerin birbirleriyle kurdukları iletişim karşısında ziyaretçinin deneyim süreci de işin içine giriyor. Istanbul ve Rotterdam'da yaşayan sanatçılar, 'rıhtım kenti olmanın getirdiği ortak kültüre işaret ederken, her iki kenti kendi bağlamları içinde de değerlendiriyorlardı.
İlki 2002 yılında Nişantaşı’nda gerçekleştirilen İstanbul Yaya Sergileri, kültürel faaliyetlerin daha geniş kitlelerle buluşmasını ve kentin yenilikçi ve öncü konumunu güçlendirip uluslararası görünürlük sağlamayı amaçlamıştı. Projeyle, sanatseverlerin sadece sanat için ayrılmış mekanlarda değil, yaşayan kentin gündelik mekanlarında ve kamusal alanlarda da sanatla buluşturulması hedeflenmişti. Tünel - Karaköy bölgesinde seçilmiş mekanlara yapılacak sanatsal müdahaleler yoluyla, bu bölgenin geçmişi, geleceği ve özellikle bugünü üzerine düşündürmek ve farkındalık yaratmak, serginin amaçları arasında yer aldı.
Son olarak bu günlerde gerçekleştirilen ve 27 Kasım 2011 tarihine kadar sürecek olan Venedik Bienali 54. Uluslararası Sanat Sergisi’nde Türkiye Pavyonu’nun küratörlüğünü yapan Fulya Erdemci İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın Türkiye Pavyonu için oluşturduğu Ali Akay, Emre Baykal, Levent Çalıkoğlu, Nermin Saybaşılı ve Başak Şenova’dan oluşan Danışma Kurulu tarafından seçildi. Daha önce Venedik Bienali’ne sponsorsuz katılan Türkiye Pavyonu, 2011 ve 2013 yıllarında İtalyanın köklü otomobil markalarından Fiat sponsorluğuyla bienale katılacak.

2 Nisan 2010 Cuma

MTAAR





2009 yılında Erkin Gören ve Sevil Tunaboylu tarafından hayata geçirilmiş bir sanatçı girişimiyle ortaya çıkan Mtaar,kendini ‘açık sanat alanı’ olarak tanımlıyor.Mekan,İstanbuldaki sanat üretiminin ve etkinliklerinin yoğun olduğu Beyoğlu/Karaköy semtlerine alternatif olarak Kadıköy/Moda’da konumlanmıştır.Buranın tercih edilmesinin sebepleri arasında;vizyonları ve işlevsellikleri doğrultusunda genel sanat galerilerinden ayrılarak,sanat etkinliklerinin yoğun olduğu bölgelerde yaptıkları işin anlamını yitirmesi gibi dezavantaj yaratabilecek durumlar söz konusu..Bu noktada mekanın konumlanan çevre ile olan ilişkisiyle bu durumun alternatif bir alana çevrilmesi,özellikle genç sanatçıların girişimleri için de bir avantaj..

Adını 2003 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencilerinin oluşturduğu,Galeri X’te yapılan serginin adından alan ‘Müayyim Taarruz (kısaltılmış haliyle Mtaar),bir sanat galerisi olma beklentisiyle yola çıkılarak kurulmadı..Mimar Sinan Üniversitesi mevzunu ve atölye çalışmaları,online sergi alanı gibi çeşitli çalışmaları da bir arada yürüttükleri iki genç sanatçının,hem kendi çalışmalarının ürünlerini hem de diğer sanatçıların,güncel sanatın her alanında projelerini sergileme imkanı sunmak için kurulmuş bir yer Mtaar..Burası konulu,konusuz sergiler,atölyeler,sanatçı sunumları,özel gösterimler ve performansları ile disiplinerarası bir sergileme mekanı..

Sergilemenin nasıl yapıldığını,kendi mekanları aracılığıyla deneyimleyen sanatçılar,aynı zamanda galerici rolü ve sanatçı kimlikleri arasında bir gelgitle de karşı karşıya kalıyorlar.Birçok genç sanatçının eğitim sonrası sergileme anlamında donanımsız ve tecrübesiz oluşu,genel kriterlere hakim büyük galerilerin zorluklarıyla karşılaşma kaygısı ile onları alternatif mekanların oluşmasına iterken,mekana gelen sergi talepleri karşısında çok açık oldukları gibi ister istemez galerici rölü üslenmek zorunda oluşları da dile getirdikleri bir gerçek.

Kar amacı gütmeden,genelde afiş maliyetine kadar sergi masraflarını kendisi karşılamaya çalışan mekan,diğer sanat galerilerinden ayrıldığı bu noktada da faaliyet döngüsünü sağlayabilmek için de galerici pozisyonunu üstüne geçirmek durumunda olduğu etkenlerden birtanesi..

Sergi içerikleri ile ilgili www.mtaar.org adresinden ulaşılabilir.

Söyleşi:
Sevil Tunaboylu
Erkin Gören