10 Haziran 2011 Cuma

Esra Ersen, 1998 den beri ürettiği heykel, yerleştirme, video ve performans işlerinde kendine özgü bir görsel dil geliştirerek kültürel farklılık kavramının dönüştürülmesi üzerine yoğunlaşmıştır. Ersen çalışmalarını, farklı kültürlerdeki bireylerin birey ve toplum ilişkisi üzerinde yaparak bireylerin kimliklerinin nasıl oluştuğunu araştırmıştır. Toplum tarafından dışlanan kesimlerin üzerinde durdu.
Esra Ersen ‘’özgürlük’’ ve ‘’özgürleşme’’ olguları çerçevesindeki kavramlar ile ilgilenmiştir.

Türküm, Doğruyum, Çalışkanım…
2005, 21 Okul Önlüğü, tek kanallı video projeksiyonu, 45 dakika, renkli, sesli
Vehbi Koç Koleksiyonu, Yerleştirme Görüntüsü
Esra Ersen, 1998 yılında Almanya’nın Münster kenti yakınlarındaki Velen kasabasında ve daha sonra Avusturya’nın Linz kentinde okuyan Alman çocuklarına, tıpkı yaşıtları olan Türk çocukları gibi okulda iki hafta boyunca siyah önlük ve beyaz yakadan oluşan bir üniforma giymelerini önerdiğinde, aslında iki toplumdaki bireyleşme süreçleri arasındaki farklılıkların altını çiziyordu.Alman ilkokul çocukları Türk akranlarından daha iri oldukları için standart okul önlükleri yerine özel olarak yapılmış önlüklerin kullanıldığı bu projede, katılımcı çocuklardan her gün bu önlüklerin içinde neler hissettiklerine dair günlük tutmalrını istenmişti. Sanatçı tarafından çekilen video çcoukların nasıl davrandıklarını belgelerken, katılımcıların yazdıkları cümleler ‘kültürlerarası diyaloğun’ nasıl algılandığını gündeme getiriyordu. Ersen daha sonra çocukların yazdığı cümleleri giydikleri önlüklerin üzerine aktarıp sergilendiğinde, izleyicilere sadece Türk ve Alman eğitim sistemleri arasındaki farkları değil, iki farklı ulusun bireyleriş oluştururken hangi pedogojik yaklaşımları benimsediğini de göstermiş oluyordu.

Diyaloglar- Şeylerin Düzenine Ait Yitirilmiş Düşünce adlı 1996 yılında Beral madra küratörlüğünde gerçkeleşen sergiye Esra Ersen de yer almıştır.





Esra Ersen “Gayri Meşru”, yerleştirme, cam kutular, göbek bağları, 1996.

Çalışmalarında genellikle, ulusal, kültürel ve çevresel sınırlarla gelişen farklılıkları ve bunların biraradalığını sorgulayan Esra Ersen‟in “Gayri Meşru” adlı çalışması, cam kutular içinde göbek bağlarından oluşmaktadır. Ersen, insanın kökeninin o henüz doğmadan hakim olamadığı bir belleği ona hazırladığını ve geriye doğru uzanan göbek bağının bu belleğin taşıyıcısı olduğunu belirtmiştir. Onun düğümlenmesinin kendi zamanına ait olmayanla bağını koparmasına gönderme yapmakta olduğunu dile getirmiştir. Sanatçı bu çalışmada aidiyet ve özgürlük, bellek ve iletişim gibi kavramları irdelemiştir.

Veritas Omnia Vincit (Hakikat Her şeyin Üstesinden Gelir)- Bir Labirent Sergisi 200 yılında gerçekleşmiştir. Sivil toplum kuruluşları ve sanatçıların insan hakları kavramını tanıtmak ve yaygınlaştırmak amacıyla İstanbul‟da düzenledikleri “İnsan Hakları 2000” etkinliği çerçevesinde Beral Madra küratörlüğünde gerçekleştirilmiştir.

Bütün Gün Her Gün 1
Sergi Mekanı ve Tarihi: Westdeutsche Landesbank, İstanbul; Şubat- Ağustos 2001.
Sanatçılar: Özgül Arslan, Inken Boje, Tatjana Doll, Esra Ersen, Martina Kissenbeck, Saskia Niehaus, Mürüvvet Türkyılmaz, Jost Wischewski.

“Bütün Gün Her Gün I” sergisine katılan Esra Ersen, çalıĢmalarında, kimlik ve kimliğin farklı çevrelerdeki değiĢimi, göç, dil gibi konulara eğilmektedir. Ersen bu sergide, akşam yemeklerini gösteren fotoğraflarıyla günlük yaĢam içindeki ortak bir zamanı göstererek tüketim toplumunun oluĢturduğu yapay birlikteliklerdeki içtenliği, refahı, bolluğu sorgulamıştır.

Bütün Gün Her Gün 1 Sergisinden genel görünüm - Esra Ersen “Afiyet Olsun!” çalışması

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder